30 Mayıs 2012 Çarşamba

Yağmurdan Kaçıyormuş!


Bir gün, bardaktan boşanırcasına yağmur yağarken, Hoca da evinin penceresinde oturarak sokağı seyrediyormuş. Bir ara dostlarından birini, cüppesinin eteklerini beline dolayarak koşa koşa evine giderken görmüş ve pencereyi açarak seslenmiş:
- “İnan olsun ki çok ayıp! Senin gibi aklı başında, olgun bir adam, Allah’ın rahmetinden kaçar mı?...”
İçinden Hoca’ya hak veren adamcağız, bu sefer ağır ağır yürümeye başlamış; fakat tepeden tırnağa ıslanmış olarak evine varınca, Hoca’nın oyununa uğradığını anlamış. Günün birinde Hoca yolda yağmura tutulmuş; koşar adım evine yönelmiş. Birkaç gün önce kendisiyle alay ettiği ahbabının evi önünden geçerken adamcağız “taşı gediğine koymanın tam zamanı” diyerek, evin penceresinden Hoca’ya bağırmış:
- “Hocam, Hocam, Allah’ın rahmetinden niçin kaçıyorsun, ayıp değil mi sana?” Hoca, hiç istifini bozmadan koşmaya devam ederek şu cevabı vermiş:
- “Hay anlayışsız, hay!... Ben rahmetten kaçmıyorum; tam tersine yere düşen rahmetleri çiğnememek için koşuyorum!... “

2 yorum:

  1. NASREDDİN HOCA FIKRALARI
    SIĞ SUDA YÜZMEK
    Nasreddin Hoca bir gün evine dönerken taşa takılmış ve su birikintisine yüzüstü düşmüş. Hoca'yı bu halde gören bir adam:
    " Oldu mu Hoca, bir karış suda yüzülür mü? Madem yüzecektin derede yüzseydin, demiş.
    Bunun üzerine Hoca:
    " Derede herkes yüzer. Önemli olan, böyle sığ suda yüzmektir, diyerek cevabı yapıştırmış.

    SEBZELİ KAVUK ÇORBASI
    Nasreddin Hoca kuyunun başında durmuş aşağı bakarken kavuğunu düşürmüş. Kuyu derin inip alamaz. Kavuksuz eve gidemez. Soran olsa kavuğumu düşürdüm diyemez. Alay ederler. Bahçeden marul, maydanoz koparmış. Küçük parçalar halinde kuyuya atmaya başlamış. Burada ne yapıyorsun Hoca, diye soranlara, akşam yemeği için, sebzeli kavuk çorbası hazırlıyorum, demiş.
    Adamlar, kuyuya bakıp, olabilir, deyip gitmişler. Hava karardıktan sonra Hoca kimselere görünmeden evine varmış.

    HOCA ORMANDA KAYBOLDU
    Nasreddin Hoca, Çarıklı Köyü'ne giderken ormanda kaybolmuş. Birkaç adamla karşılaşmış ama adamlar kaybolduğuna inanmamışlar.
    " Koskoca Nasreddin Hoca ormanda kaybolmaz.. Sen buraları avcunun içi gibi bilirsin," demişler.
    Nasreddin Hoca bakmış olmayacak fikir değişikliğine giderek diğer karşılaştığı adamlara, nereye gidiyorsunuz? diye sormuş. Bir iki derken, üçüncü adam Çarıklı Köyü'ne gidiyorum, demiş.
    Bunun üzerine Hoca, hah, ben de o köye gidiyordum, deyip adamla birlikte köye gitmiş.

    YALAN SÖYLEME YARIŞMASI
    Akşehir'de en iyi yalan söyleme yarışması düzenlenir. Yarışmaya Nasreddin Hoca da katılır. Yarışmacılar, sırayla birer yalan söylerler. Sıra Hoca'ya gelince şu yalanı söyler:
    " Ben büyük bir yalancıyım. "
    Nasreddin Hoca'yı doğru sözlü olarak tanıyan halk jürisi, Hoca'yı birinci seçer. Böylece Hoca ödül olarak verilen eşeğe biner ve evine doğru yola koyulur.

    PAPAĞAN
    Nasreddin Hoca pazarda görüp beğendiği fiatı yirmi akçe olan konuşkan papağanı uzun pazarlıktan sonra beş akçeye alır. Fakat papağanı evde bir türlü konuşturamaz.
    " Ey papağan, neden böyle yapıyorsun? diye sorar.
    Papağan:
    " Bak Hoca, beni ucuza kapatıp beş akçeye aldın. Dünyada bir tek uyanık sen misin? Eski sahibimi buraya getir. Gözümün önünde on beş akçeyi ver. Söz sana sabah akşam susarsam namerdim. "
    Hoca adamı bulup evine getirir ve papağanın önünde on beş akçeyi verir. Bunun üzerine papağan neşelenir ve konuşmaya başlar. Anlatır da anlatır. Dört gün sonra Hoca çaresiz papağana yalvarır:
    " Papağan, ne olur, sus artık!. Günlerdir uyuyamadım. Al şu iki akçeyi, " der. Papağan akçeleri alır ve susar. Nasreddin Hoca uykuya dalar ve ertesi güne kadar deliksiz bir uyku çeker.

    YanıtlaSil


  2. ARAZİ ANLAŞMAZLIĞI
    Nasreddin Hoca, Akşehir'de kadılık yaparken birbirlerinden şikayetçi olan iki adam huzura gelir. Biri, bana borcu vardı, ödemedi. Ben de borcuna karşılık tarlasının bir kısmını çitle çevirdim, der. Öteki, doğru, borcum var, ödeyemedim ama tarlamın bir kısmını sahiplenmesi doğru değil, der. Hoca olay yerine iki adam ve şahitlerle gider. Çiti kaldırtır. Alacağın var ama böyle yapman yanlış, der. Borcu olan adama, sen de borcunu öde, der. Adam, param yok, der. Nasreddin Hoca, paran yok ama malın var. Tarladaki buğdayı sat, der. Orada bulunan şahitlerden ve meraklı köylülerden buğdayı satın alan çıkmaz.
    Bunun üzerine Hoca tarladaki buğdayı ortalama bir fiata satın alır. Adam, paranın bir kısmıyla borcunu öder. Böylelikle mesele tatlıya bağlanır. Olanlar kısa zamanda Akşehir'de kulaktan kulağa yayılır. Herkes, bravo şu Nasreddin Hoca'ya, der.
    Davaların kısa sürede sonuçlanmasının ve adaletin yerini bulmasının halkın yararına olduğu bir kez daha anlaşılır.

    YÜZME YARIŞLARI
    Nasreddin Hoca sofraya oturmuş. Bakmış çorba tasında iki sinek. Hanımına seslenmiş:
    " Hatun koş, yüzme yarışları başladı. "

    AYRAN NİYETİNE
    Nasreddin Hoca yoğurt yerken, tahta kaşığı kırılmış. Çaresiz tabağı kafaya dikmiş. Onu bu halde gören hanımı:
    " Hoca, bu ne hal? Yoğurt öyle yenir miymiş? " deyince Nasreddin Hoca:
    " Kaşık kırılınca yoğurdu ayran niyetine içesim geldi. " demiş.


    HOCA'NIN HANIMI HORLUYOR
    Gecenin bir vakti hanımı horlarken, Nasreddin Hoca'yı uyku tutmamış. Aradan bir saat geçmiş. Duvarlar sallanmaya başlayınca hanımı aniden uyanmış, yatakta oturumuna gelmiş:
    " Hoca, gürültüye uyandım. Ben horluyor muydum? " diye sormuş.
    Hoca:
    " Ne horlaması, hanım? Gök gürledi. Belli yağmur yağacak. " demiş.

    HOCA HAVUZA DÜŞÜYOR
    Nasreddin Hoca, içinde balık var mı diye bakarken, havuza düşmüş. Başlamış feryat etmeye:
    " İmdat! Yardım edin, boğuluyorum. "
    Kimse oralı olmamış. Adamın biri:
    " Hocam, sen yüzme biliyordun ya, " demiş.
    Bunun üzerine Nasreddin Hoca:
    " Doğru, nasıl da unutmuşum? " demiş, iki kulaç atmış ve havuzdan çıkmış.

    SON

    YanıtlaSil